Bugün bir hikaye yazmak istiyorum. Hiç yazılmamış, dillendirilmemiş bir hikaye. Okunduğu zaman burnunuzun direği sızlasın. Bazı yerlerinde basın kahkahayı. Ama unutun istiyorum. O an ne sıkıntınız varsa uçup gitsin aklınızdan. Yazarken de unutmak istiyorum. Kahvemin tadı olsun aklımda bir tek. Odamdaki sıcak hava olsun aklımda. Gündelik telaşlar gelsin aklıma, evde ekmek bitmiş, gitmişken faturayı yatırayım diyeyim ama uykularımı kaçıran şeyler gelmesin aklıma.
Yazı yazmak unutturuyor. Hangi hikayeyi yazıyorsam o an o hikayenin kahramanı benim. Kimi zaman düşüp dizini yaralamış bir çocuk oluyorum. Onunla acı çekiyorum. Kimi zamansa yorgun bir kadın oluyorum, kalbi vücudundan daha yorgun bir kadın. Onunla derin derin iç çekiyorum. Sigarasını beraber içiyoruz. Ev telaşına ben de katılıyorum. Elimde değil, kafamda sürekli hikayeler dönüp duruyor. En çok da insanların yüzleri beni hikaye yazmaya itiyor. Derin çizgiler, dalgın bakışlar, çatık kaşlar hepsi kafamda istemsiz kendine bir rol kapıyor. Senaryo o an yazılıyor ve insanlar rollerini oynuyor.
Bazen hayat o kadar hızlı akıyor ki yetişemiyorum. Geriden takip ediyorum. Hikayeler destek oluyor bana. Defterler dolusu hikaye. Yarım bıraktıklarım aklımda. Ne yapıyor ki o kadın şimdi tek başına. Bıraktığım yerde öylece oturuyor mu? Beni mi bekliyor ya da. Hikayeyi tamamladığımda hepsinin hayatı yoluna girecekmiş gibi. Her biri aslında yaşıyormuş da ben güzel bir şey yazarsam hayatları değişecekmiş gibi. Mutsuz sonla bitiremem hiç birini. Belki bu sebeple asla bir özellik arz etmiyor hikayelerim. Kimsenin okumayacağı yalnız benim bildiğim ve kahramanlarının hepsiyle duygusal bağ kurduğum hikayeler. Yaptığım şey sıradan hikayelere mutlu sonlar yazmak. Bu şekilde mutlu oluyorum. Kim bilir belki bir gün benim hikayem de mutlu sonuna ulaşır...Adaçayı
0 yorum:
Yorum Gönder