Bavullar neden beni hüzünlendirir ki hep?
Oysa ne kadar tevafuki bir şekilde gitmiştim oraya.
Hiç aklımda yokken.
Zaten güzellikler hiç aklımızda yokken bizim için Yaradan'ın araladığı kapılar değiller mi?
Duama icabet etmişti Rabbim...
'Rabbim bana hayırlı kapılar aç'
İşte gelmiştim sonunda. Yıllardır burayı beklemişim meğerse. Burası için hazırlamış beni Rabbim.
Burası için yazıp çizmişim yıllar yılı. Okuduğum kitaplar tam da buraya uygunmuş.
Nakış nakış işlenmişim. Hani denir ya, sanki üzerine dikilmiş, ne kadar da uymuş.
Rabbim ben bu elbiseyi çok sevdim. Bana murad ettiğin, nasiplendirdiğin bu hediyeyi çok sevdim.
Kendimi burada buldum.
Aslında başta korkmuştum. İçimde bir yer ayak diretmişti. 'Ne işin var o şehirde. Sen büyük bir şehrin çocuğusun.'
Büyük bir şehir...
Ne vermişti ki bana o büyük şehir. Düşünüyorum da her insanın bir kırılma noktası var. Zincirlerini kırıp özgürlüğüne kavuştuğu bir yer var. Bir 'an' var belki de.
Var olan, benliğimi saran tüm korkularımla orada, o küçük şehirde yüzleştim ben.
Annemin duasıydı belki de o şehir.
'Allah'ım evlatlarımı küçük şehirlerde büyüteyim'
Bir anne korkusuydu belki kalbine bu duayı ettiren.
Belki bu duadandır, dönüp dolaşıp küçük şehirlerde büyüyüşüm. Ruhumu küçük şehirlerde keşfedişim.
İşte bu yüzden bavullar hüzünlendirir beni. Ve vedalar...
Alışıyorum hemen. Göçebedir benim ruhum.
Şehirleri bende değerli kılan, içindeki insanlar. Edindiğim güzel dostluklar aslında. Her şehrin bir ismi var bende. Ve her şehrin, ismini her söylediğimde kalbimi acıtan özlediğim kişileri hatırlatan bir yanı var.
Sokaklarında şiir okuduğumuz şehir.
Yeniden yazsak bozduğumuz mısralarını.
Dış Ses: Bir hastanın kesik kesik iniltisi gibiydi adeta yazdıkları. Okuyanı hasta edercesine belirsiz... Kendini açmaya çalışma çabalarıydı sanıyorum. Bitkinliği kendini ele veriyordu. Söyleyecekleri yarım kalmıştı. Kim bilir belki tamamlardı bir gün..Adaçayı
0 yorum:
Yorum Gönder