Burası bize aitti.
Şimdi muhtemelen yalnızım.
Burada bir hayat kurmuştum. Rüyalarımdan duvarları olan, çatısını hayallerimle inşa ettiğim.
Burası benim ütopyamdı.
Burası benim içimdi.
Yani sendin.
Şimdi nasıl olduğunu bilmeden, gözyaşlarımla yoruyorum rüyalarımı.
Nasılsın?
Bana kapalı küçük ve katlanmış kağıtlar gönderiyorsun, biliyorum.
Fakat rüyalar anlatılmalı. Anlatılmalı.
Bir süt çürüğü. Bir kedi. Bir ben.
Sanırım artık uyanmalıyım.
Yahut burada sonsuza dek kalmalıyım.
Sahi rüyada ölmek için ne yapıyorduk?
Uyanmak için demediğimi biliyorsun.
Ölmek için.
Rüyada ölürsen, gerçek hayatta da ölürsün.
Yalan.
Peki ellerim böyle morarırken tırnaklarımı nereye gizleyeceğim.
Bilmiyorsun.
Rüyalar ellerimi gizleyecek kadar büyük değil.
Nefes alamıyorum.
Bir rüya şu an diğer bir rüyanın havasını içine çekmek ile meşgul.
Nefes bittiğinde rüya da bitecek.
Peki ben hangi rüyaya gizleneceğim?
0 yorum:
Yorum Gönder