Bir sabah, yalnız kalmış bir şehrin kuytu hüzünlerine uyanmış halde buluyorum kendimi.
Kendimi derken, ben olmayandan çıkarıp arta kalanı diyorum.
Hani bir zaman biri üzmüştü beni.
Beni ve bana dair olanları.
Sabahlarımı almıştı.
Günümü ışıksız bırakmıştı.
Yağmurlardan ıslanmadan geçmiştim de nasipsizim demiştim.
Öyle kara bir hüzün işte.
Nedensiz sigara dumanlarına bırakmıştım heveslerimi de hayallerimi de. Hatırlarsın, yanı başında tüketmiştim dumanlarını. Sen de içerdin ama ben bir başka içerdim.
Öyle demiştin.
Şimdi değişen hiçbir şey yokken dahi ben bir -hayat nizamı- peşindeyim.
Tam da bu esnada kahkahalar kötü bir rüyadaymışım gibi yüzümde çınlıyor.
Kimin bu kahkahalar bilmiyorum. Bir karganın olabilir -İnsani yakıştırmalara göre karga çirkindir-
Biri hayatımı eline alıp baştan aşağıya değiştirmek istiyor. Bense çokça yorgunum. Çokça ben değilim bu aralar.
Sesim çıkmıyor.
Sesim çıkamıyor.
Oysa şakırdım ben.
Ne bu kadar çok uyurdum ne de bu kadar az.
İçim.
İçim anlamını çok geç çözdüğüm bir 'kara delik'
Ben kırdığım putlara ağladığımdan beri içim bana küs.
Ben de ona.
.
.
Bu yazı evvelce yazılıp burada yer almayı bekliyordu sessiz sakin. Ben de özgür bıraktım...
0 yorum:
Yorum Gönder