Meczup

by 20:30 1 yorum

Ateşim arttıkça sayıklamalarım da arttı. Babam - zavallı, uykusuz, çalışkan,hep çalışan babam- eski bir tasta ıslattığı bezi alnıma koydu.Hayal, rüya, gerçek birbirine geçeli çok olmuştu. Hissedebildiğim tek şey ıslak bezin alnımı yakıyor olmasıydı. Bez göz kapaklarıma indi. Babamın -şefkatli, emek dolu, kalem tutan, mürekkepli, çizgili, büyük- ellerinden rüyama yuvarlandım. Düştüm. Karanlık oldum. Karardım.
Rüyanın bir kararı yoktu. Önce biri geldi. Sonra ikinci, üçüncü... Bana saymayı unutturacak kadar yükler bıraktılar kucağıma. Ağırlık arttıkça daha fazlasını getirdiler. Unutulmuş bir şiir gibi, dünyanın tüm ağırlığı üzerime kaldı. Tüm suçunun bana kalması gibi. Sonra nedendir bilinmez. Acıdı bana meczubun biri. 'Git buralardan' dedi. Yorgun gözlerim benim yerime konuştu. Kulaklarım bana sustu. Kendi söylediğimi duymadım. Meczup yanıtladı. Sessiz, sözsüz, farklı diyarların dilleri ile fısıldadı. 'Önce yükleri bırakmalısın, emaneti sahibine bıraktığın gibi.'
Meczup bilmediğim dilde bir şiir tutturdu.
Şiir bana yabancı
Şiir bana acıydı.
Her bir mısra aldı her bir yükü.
Yükler çocuk zihnimde evlerce eşyaya dönüştü.
Taşımışım, dedim çok olduğunu bilmeden.
Kulağımın dilsizliğinde tüm tuhaflıklar üstüme kaldı.
Bir ayna olup dikildi karşıma meczup.
Meczup benmişim o an anladım.
Uyandığımda babama rüyamı anlatıyordum...Adaçayı

adacayininhikayeleri.blogspot.com

Geliştirici

...... ..... ....

1 yorum:

  1. Yine harika bir yazı,kendimden parçalar buluyorum. Yeni yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum.

    YanıtlaSil