Yazmaya Dair

by 16:40 0 yorum
Anlaşılması güç bir şekilde, ihtiyaç halinde ortaya çıkan bir oluşumdan söz ediyordu karşısındakine.
'Yorgun, çokça yorgun olduğum zamanlarda yalnızca okurum.' Yorgunluktan kasıt elbette bedensel bir yorgunluk değildi. Ağır ağır insanın ruhunu esir alan bir haldi. Öyle ki kendini bile unutmak için okurdu insan. Her sayfada kaybolmak, uzaklaşmak için. Hiçbir şey aynı etkiyi vermezdi. Film izleyenler bilirler, çoğu kez yoğunlaşan düşünceleri kovmak için, farklı şeyleri düşünmek için izlenir, oysa okumak öyle değildi. Sizi unutmaya zorlardı. Çekip alırdı kendi öyküsünün içine. İzin vermezdi başka şeyleri düşünmeye.
Yazmak öyle miydi? Belki de tam tersine, hatırlamak için, zihnin her bir kıvrımında dolaşmak için yazıyordu. Öyle ki bitirene kadar kendi yazdığını bile okumadan yazıyordu. Bu yüzden asla kendinde o gücü bulmazsa yazamazdı. Yazıyorsa bir nebze toparlanabilmişti. Hazırdı yüzleşmeye.
Yazmaya kadar olan süreç isteksiz, hevessiz, tatsız ve tuzsuz bir süreçti. Birikirdi insanın içinde tıpkı denizin kumu biriktirdiği gibi. Antidepresan içen biri ne kadar yazabilirdi. Melisa, kantaron, anason... Bunlar ancak kaçmak içindi. Oysa yazmadan evvel sert bir kahve şarttı. Tüm düşünceleri zihninde toplayacak kadar sert. Bu kahve o denli farklı olmalıydı ki, kimsenin size eşlik etmeyeceğini bileceğiniz kadar acı bir kahve. Yeterdi çünkü insanlar. Anneannesi 'İnsan yükü ağırdır' derdi. Yılların tecrübesi birikmişti sesine. Belki dualarına eşlik edercesine çıkardı ağzından bu söz. Oysa o duaların da ötesinde farklı anlamlar yüklerdi bu söze. Bazen yalnızlık insana en iyi gelen şeydir. Kalbinde duyumsadığın derin duyguların toparlanıp ete kemiğe büründüğü an, yalnız kalınan anda mümkün olurdu. Derin sızılar ancak bu türlü bir dirilişle dile gelirdi. Yazı olurdu sonra. Onun sesinden dillenince yayınlanırdı. Nefessiz belki de hayatsız anlatmıştı bunları. Dinleyen ses kayıt cihazını kapatıp bir süre öylece bekledi. Kendinden bir şeyler bulmuş olacaktı ki derin bir nefes aldı. Röportaj için teşekkür edip giderken kendi hayatını düşündü, yaşadığı her şeyi anlatmak istedi sonra vazgeçti. Anlatsa nereye varabilirdi ki. Dinlemek için gelmişti, anlatmak için değil. Yine de arkasına dönüp son bir kez bakmak istedi, her şeyi anlamış gibi yazar da ona bakıyordu...Adaçayı

adacayininhikayeleri.blogspot.com

Geliştirici

...... ..... ....

0 yorum:

Yorum Gönder