İşte tam da öyle biriydi.
Kendisini -öngörülemeyen- olarak tanımlaması da yine kendisini çok iyi bilmesindendi.
Dünyada edinilebilecek en iyi dost olabilirdi adam bir erkek için.
Belki bir kadın için de. -Ama tercih etmezdi-
Yalnızca deha olması değildi onu çekici kılan.
Adam her yönüyle, bir erkeğin dikkat çekebilecek her şeyini kendinde barındırıyordu. Sakinliği ve asaleti ilk olarak dikkat çekiyordu. Sonra bakışları. Eğer kader ağlarını ördüyse, yahut şanslı gününüzdeyseniz, -yalnızca o isterse- göz göze gelebilirdiniz.
Bir kere göz göze gelirseniz siz gözlerinizi çekene kadar gözlerini ayırmazdı. Görebileceğiniz en dik bakışlar ile ister istemez tedirginlik hissederdiniz. Kendinizi sorgulardınız. Ne yaptım ki ben?
Sonra zaten unutamazsınız.
Konuşmaya başlarsa -ki bu nadiren olur- düşünülmemiş tek bir sözcük duymazsınız. Her bir kelime -o ağızdan- tane tane çıkar. Başta anlamayabilirsiniz düşününce de tek bir anlama gelmediği hissine kapılırsınız, anladığınızda da keşke anlatsa hep anlatsa dersiniz.
Diyelim -hani olmaz ya- dikkatini çektiniz -herhangi bir yönünüz ile- ki bu pek mümkün olmaz. Sonuna kadar -sizin bile kendiniz hakkında bilmediklerinizi- size anlatabilir. Yalnız anlama durumunuz sizin kapasiteniz ile alakalıdır. Çünkü kendisinin zeka seviyesine erişebilen olmamıştır.
Sert ve kemikli yüz hatlarına sahiptir. Girdiği mekanda kadınların kendisini süzmesine sebep olacak bir fiziği vardır. Omuzları uyuyabilecek kadar geniştir. Kadınlar uzaktan türlü benzetmeler yapabilirler. Kendi aralarında konuşabilirler ve hatta onunla konuşmak için fırsat arayabilirler. Bunların hepsinin sebebi yalnızca kusursuz fiziği yahut bir bakanın tekrar bakmak istediği yüzü değildir elbette. Tüm bunların sebebi -kadın veya erkek fark etmeden dikkat çekmesinin sebebi- yaratlmışların tamamının gizemini kendisinde barındırmasıydı.
0 yorum:
Yorum Gönder